Kayıtlar

Ocak, 2024 tarihine ait yayınlar gösteriliyor
FRANZ KAFKA: DÖNÜŞÜM Roman, Gregor Samsa adlı bir karakterin aniden bir böceğe dönüşmesiyle başlar. Gregor, bir sabah uyandığında, hiçbir açıklama olmaksızın dev bir böceğe dönüşmüş olduğunu fark eder. Bu fiziksel dönüşüm, Gregor'un ailesi ve çevresiyle olan ilişkilerinde köklü bir değişime yol açar. Ailesi tarafından dışlanmış hisseden Gregor, artık toplum içindeki yerini sorgular hale gelir. "Dönüşüm", sadece bir fiziksel değişimi değil, aynı zamanda insanın içsel dönüşümünü de anlatır. Gregor'un dönüşümü, onun iç dünyasında meydana gelen bir dönüşümün yansımasıdır. Bu dönüşüm, insanın kimliği, aidiyeti ve değeri üzerine derin düşüncelere yol açar. Kafka, eserinde toplumsal normların birey üzerindeki baskısını da eleştirir. Gregor'un dönüşümü, toplumun ona yüklediği rollerin bir sonucu olarak okunabilir. Toplumun beklentileri ve normları, Gregor'un insan olma hakkını sorgulamasına yol açar. Ayrıca, "Dönüşüm", yalnızlığın ve iletişimsizliğin insanın
Ekonomik Özgürlüğün Güzellikleri: Bireysel Refah ve Toplumsal İlerleme Ekonomik özgürlük, bireylerin kendi ekonomik kararlarını özgürce alma ve bu kararlarının sonuçlarına katlanma yeteneği anlamına gelir. Bu özgürlük, bireylerin serbest piyasa koşullarında mal ve hizmet alışverişi yapma, iş kurma ve girişimcilik faaliyetlerini sürdürme yeteneğini ifade eder. Ekonomik özgürlük, toplumun refahını artıran bir dizi güzellik sunar. 1. Bireysel İlerleme ve Refah Ekonomik özgürlük, bireylerin yeteneklerini, becerilerini ve yaratıcılıklarını kullanma fırsatı sunar. Bu, insanların kendi hedeflerine ulaşmak için çeşitli yolları seçebilmelerini sağlar. İnsanlar istedikleri mesleği seçebilir, kendi işlerini kurabilir ve gelişim için fırsatlar arayabilirler. Bu, bireylerin kişisel refahlarını artırırken toplumun genel refahına da katkıda bulunur. 2. Rekabet ve İnovasyonun Teşviki Serbest piyasa koşulları altında rekabet, yenilikçiliği ve verimliliği teşvik eder. Şirketler, daha iyi ürünler ve hizm
Varoluşsal Anlam Arayışı: İnsan ve Anlamın Peşinde Günümüzde, birçok insanın yaşadığı temel sorulardan biri varoluşsal anlam arayışıdır. İnsanlar, hayatlarının anlamını sorgulayarak, varoluşsal bir derinlik arayışına girişirler. Bu süreç, felsefi düşünceyi ve insanın varoluşsal bilincini keşfetme çabasını içerir. Varoluşçu filozoflar, özellikle Jean-Paul Sartre, Albert Camus ve Søren Kierkegaard gibi düşünürler, insanın varoluşsal durumu üzerine derinlemesine düşünmüşlerdir. Sartre, özgürlüğün ve sorumluluğun bireyin varoluşsal gerçekliğini şekillendirdiğini savunur. İnsan, kendi varoluşunu seçimleriyle kurar ve bu seçimlerle sorumludur. Camus, yaşamın temel absürtlüklerini keşfeder. Hayatın anlamının bizzat insanın kendisi tarafından yaratılması gerektiğini öne sürer. Anlamı bulmak, çoğu zaman mantıksızlıkla yüzleşmek ve bu gerçekle başa çıkmak anlamına gelir. Kierkegaard ise bireyin kişisel varoluşunu ve inançlarını vurgular. İnsanın kendi varlığını ve ilişkisini Tanrı ile kurduğu di
  İnsan Özgür Müdür? Özgürlük, insanlık tarihinde daima merak uyandıran bir konu olmuştur. İnsanın doğası gereği özgür olup olmadığı, düşünce ve eylemlerinin ne kadar bağımsız olduğu felsefi çerçevede sıkça tartışılan bir meseledir. Özgürlük, sadece fiziksel hareket özgürlüğü değil, aynı zamanda düşünce, irade ve seçim özgürlüğünü içerir. Birçok filozof, özgürlüğün varlığını sorgulamış ve insanın gerçekten özgür olup olmadığı konusunda derinlemesine düşünmüştür. Jean-Jacques Rousseau, insanın toplumlaşmasıyla birlikte doğal özgürlüğünü kaybettiğini iddia ederken, Immanuel Kant, insanın aklını kullanarak özgürlüğünü kazandığını savunmuştur. İnsanın özgürlüğü, genellikle dış etmenlere ne kadar bağımlı olduğuna bağlı olarak değerlendirilir. Toplumun normları, yasalar, kültürel değerler ve ekonomik koşullar, bireyin özgürlüğünü sınırlayan faktörler olarak ortaya çıkar. Ancak, özgürlük sadece dışsal etkenlerle sınırlı değildir; bireyin içsel dünyası da özgürlüğünü etkiler. Duygular, arzular